Ahlakın Gayesi

Ahlakın Gayesi


“ Aklım beni hükümlerimde kararsız olmaya zorlar­ken, işlerimde kararsız kalmamak ve böylece elimden geldiği kadar bahtiyar yaşamak için üç veya dört düs­turdan ibaret eğreti bir ahlâk kabul ettim. ”Elinden geldiği kadar bahtiyar yaşamak için ka­bul ettiği bu eğreti ahlâkın kuralları şunlardır:

1 — “ Birincisi, Tanrının çocukluğumdan beri için­de yetişmeme lütuf ve inayet buyurduğu dine sağlamca bağlı kalarak, memleketimin kanun ve âdetlerine itaat etmek, başka her şeyde de, kendimi, birlikte yaşıyacağım kimselerin en akıllıları tarafından umumiyetle amel olunan en ölçülü ve aşırılıktan en uzak kanaatlere gö­re idare etmekti.

2 — İkinci düsturum elimden geldiği kadar işle­rimde karar ve sebat sahibi olmak ve en şüpheli ka­naatleri bile, bir defa kabule karar verdikten sonra, pek emin ve şaşmaz kanaatlermiş gibi ,daima sebatla takip etmekti.

3 — Üçüncü düsturum, daima talihten ziyade ken­dimi yenmeye ve dünyanın düzeninden çok kendi arzula­rımı değiştirmeye ve umumiyetle düşüncelerimizden başka hiç bir şeyin tamamiyle elimizde olmadığına, do­layısıyla dışımızda olan şeyler hakkında elimizden ge­leni yaptıktan sonra, gücümüzün yetmediği bütün şey­lerin, bizim için, mutlak olarak imkânsız olduğuna inan­maya alışmaya çalışmaktı.

4 — En sonra da bu ahlâka sonuç olarak, insanla­rın bu hayatta yaptıkları türlü işleri, içlerinden en iyi­sini seçebilmek için, bir gözden geçirmek istedim ; baş­kalarının meşguliyeti hakkında bir şey söylemek iste­mem; fakat kendime gelince, yaptığım işte, yani bütün hayatımı aklımı işletmeye ve kabul ettiğim metodu gü­derek gücümün yettiği kadar hakikatin bilgisinde ilerlemeye hasretmekte devam etmekten daha iyi bir şey yapamıyacağıma inandım.” 

Böylece, ona göre ahlâkın en son gayesi, bize yalnız bilgeliğin verebildiği, üstün iyidir. “ îman ışığının yardımını aramaksızın yalnız tabiî akıl ile düşündüğümüzde görüyoruz ki, bu üstün iyi hakikatin ilk nedenlerle bilinmesinden, yani bilgelikten başka bir şey değildir.” Bize üstün iyiyi veren bilgelik, onunla bizi saadete de sahip kılar; böylece, bilgeliğin meyvası olan saadet, apaçık olarak, felsefenin ve felsefeyi de sona erdiren tem elli ahlâkın tamamlanmasını gerektirir. Fakat, eksik ve eğreti ahlâkın bizi eriştiremediği mesut bir hayatın bulunmadığı yerde, hiç olmazsa elimizden geldiği kadar bahtlı yani tabiî ve İçtimaî muhitimize mümkün olduğu kadar uyan bir hayat sürmeyi deniyebiliriz. O halde, eğreti ahlâkın asıl işi bizi, saadete kadar götürmek değil, bu intibakı sağlamaktır.

Ahlak Üzerine Mektuplar - Descartes

0 comments :

Yorum Gönder

Yorumunuz en kısa sürede gözden geçirilip uygun bulunması durumunda sitede yayınlanmasına izin verilecektir