Zulüm Üzerine

Zulüm Üzerine


Bil ki, zulüm ve haksızlıkla insanların mallarını ellerinden almak, onların çalışıp kazanarak mal elde etme emellerini yok eder. Çünkü çalışıp kazanarak elde ettikleri malların, zorla ellerinden alınacağını bilirler. İşte bu sebeple çalışıp kazanma emellerini kaybettikten sonra ellerini işten güçten çekerler. Halkın işi gücü bırakması, uğradıkları hak­sızlığın oranıyla bağlantılıdır. Eğer haksızlık çok ve bütün alanlan kapsayacak derecedegenelse, çalışmayı terk etmek de bütün bu alanlan kapsayacak kadar genel olur. Ancak haksızlık basit olursa, çalışmayı terk etmek de ona uygun bir oranda olur.

Toplumun kalkınmışlığı ve piyasaların canlılığı, insanların kazanç elde etmek için ortaya koydukları gayret ve çalışmalarla orantılıdır. İnsanlar geçimlerini sağlamak için çalışmazlar ve ellerini işten güçten çekerlerse, piyasalar durgunlaşır ve insanlar geçimlerini temin etmek için başka yerlere göç ederler. Böylece o ülkenin sakinleri azalır, evler boşalır, şehirler harap ve viran olur. Sonuçta bütün bunlara bağlı olarak devletin ve hü­kümdarın durumu da bozulur. Çünkü devlet, Umranın (toplumun) bir göstergesi oldu­ğundan, esas madde bozulduğunda, zorunlu olarak kendisi de bozulur.

"Ey hükümdar! Buraları (harap ve viran olmuş köyleri) sen zayi ettin. Bu köyleri, oraları işleyip imar eden sahiplerinin elinden çekip aldın. Oysa onlar, vergi aldığın kim­selerdi. Sonra buraları kendi yandaşlarına ve çevrene verdin. Onlar buraları işleyip imar etmediler. Hükümdara olan yakınlıklarından dolayı vergi ödememelerine müsamaha edildi. Sonra arazileri işleyip imar eden ve vergi ödeyen diğer insanlardan geriye kalmış olanlara da zulüm ve haksızlık edildi. Onlar da arazilerinden ve köylerinden ayrılıp yurt­larını boşalttılar. Başka yerlere gidip oralara yerleştiler. Böylece üretim azaldı, köyler bo­şalıp harap oldu, gelirler düştü, askerler ve halk helak oldu. Civar devletlerin hükümdar­ları da, devleti ayakta tutan esas maddenin yok olduğunu bildikleri için, Fars ülkesine göz diktiler."

Bu sözleri duyan hükümdar, devlet işleriyle ilgilenmeye başladı. Arazileri yakın çevresinin elinden alıp, yeniden eski sahiplerine iade etti. Vergileri de eski seviyelerine in­dirdi. Arazilerine kavuşan insanlar topraklarını imar edip işlettiler, durumlarını düzeltti­ler, verim arttı ve vergi gelirleriyle de devletin malları çoğaldı. Böylece ordu güçlendi,düşmanların ümitleri kayboldu ve sınırlar askerlerle doldu. Hükümdar devlet işleriyle bizzat kendisi ilgilenmeye başladı. Sonuçta devletin işleri düzene girdi ve hükümdarlığı döneminde her şey güzel oldu.

Büyük şehirler ve ülkelerde böyle zulüm ve haksızlıklar olsa bile oraların harap olup yıkılmayacağını sanma. Bil ki, yıkımın gerçekleşmesi, ancak uygulanan zulüm ile o şehir ve ülke halkının durumu arasındaki etkilenme oranına bağlıdır. Eğer ülke çok büyük, nüfusu çok kalabalık ve halk da darlığa düşmeyecek kadar genişlik ve bolluk için­ deyse, zulüm ve haksızlığın yol açacağı eksilme basit olur. Çünkü eksilme kademe kade­me gerçekleşir. Şehrin büyüklüğü ve işlerin çokluğundan dolayı fark edilmeyen bu eksik­liğin etkileri belirli bir süre sonra ortaya çıkar. Ancak ülkenin harap olup yıkılmasından önce, zulüm ve haksızlık eden devlet kökünden yıkılıp, yerine başkası gelebilir, zulüm ve haksızlığı kaldırıp ülkenin durumunu düzeltebilir. Böyle bir durumda eksilme ve ülkenin gerilemesi neredeyse hiç hissedilmez. Ancak böyle bir şeyin gerçekleşmesi çok nadirdir.

Bu açıklamalardan da anlaşılıyor ki, zulüm ve haksızlığın, toplumun gerilemesine ve gelirlerinin azalmasına yol açacağı kaçınılması mümkün olmayan bir durumdur. An­cak sonuçta bunun zararını yine devlet çeker.


Mukaddime - İbn'i Haldun

0 comments :

Yorum Gönder

Yorumunuz en kısa sürede gözden geçirilip uygun bulunması durumunda sitede yayınlanmasına izin verilecektir