Yarınlara Mektup


Ali, kasabanın en eski lisesinin bahçesinde yürüyordu. Ayakkabılarının altı, yıllardır aynı yerden geçen binlerce öğrencinin açtığı toprak yolda izler bırakıyordu. Üzerinde okulun klasik gri forması, sırtında ağır bir çanta… Ama esas yük, çantasındaki kitaplardan çok, kafasındaki sorulardı.

Son sınıftaydı. Üniversite sınavı yaklaşmış, herkes gibi o da gece gündüz çalışmaya başlamıştı. Fakat bir yandan çevresindeki karmaşa, değişen sistemler, her yıl çıkan yeni kurallar, "şu bölümü seç daha garantili" diyen büyükler, "yurtdışına git kurtul" diyen arkadaşlar arasında bocalıyordu.

O gün, bahçedeki bankta otururken eski bir defter buldu. Kapakta solmuş bir yazıyla “Yarınlar İçin” yazıyordu. Merakla açtı. Defter, on yıl önce mezun olmuş bir öğrencinin yazdığı mektuplarla doluydu. Her mektubun başında bir tarih, altında ise küçük notlar vardı.

İlk mektup 2015 yılına aitti: "Sevgili Gelecekten Gelen,
Bugün dershaneden çıktım. Yollar kalabalıktı, herkes telaşlıydı. Hocalar 'başarı' diye bağırıyor, biz ise kaygıyla boğuluyorduk. Biliyorum, sen de böyle hissedeceksin. Ama unutma, sınav sadece bir araç. Kim olduğun sınav sonuç kağıdında yazmaz. Bunu aklından çıkarma."

Ali, bir süre duraksadı. O da aynı baskıyı hissediyordu. Bir gülümsedi ve okumaya devam etti.

2018 tarihli bir başka notta şöyle yazıyordu: "Dışarıda dünya değişiyor. Teknoloji ilerliyor, fikirler çatışıyor. Biz sınıfta hâlâ aynı ezberleri yapıyoruz. Ama öğrendim ki, gerçek öğrenme ders kitaplarının dışında. Kendi yolunu çizmek için cesaret lazım. Sadece sınavlara değil, hayata hazırlanmalısın."

Ali’nin içi bir tuhaf oldu. O da her şeyi ezberlemeye çalışıyor, düşünmeye vakit bulamıyordu. Acaba yanlış mı yapıyordu?

Bir sonraki mektup 2020 yılından geliyordu: "Dünya durdu. Pandemi geldi. Evde kapalı kaldık, ekranlardan öğrendik, ekrandan mezun olduk. Şunu öğrendim: Hayat her an değişebilir. Planlar yıkılabilir. O yüzden kendine güven, esnek ol, pes etme. Bilgi kadar dayanıklılık da önemli."

Ali’nin aklına geçen yıl yaşadıkları geldi. Okullar kapanmış, uzaktan eğitim başlamıştı. Sınav sistemi bile son anda değişmişti. O zaman çok korkmuştu, ama bir şekilde toparlamıştı. Bu defter sanki onun yaşadıklarını biliyor gibiydi.

Defterin son sayfalarına yaklaştıkça, cümleler daha olgunlaşıyordu: "Hayat bir yarış değil, bir yolculuk. Herkesin rotası farklı. Kimisi erken varır, kimisi yolu daha uzun yürür. Ama önemli olan hedefe nasıl vardığın değil, yolda kim olduğundur."

Ali, defteri kapattı. Gözleri dolmuştu. Banktan kalktı, sırtındaki çantanın ağırlığını hissetmedi bile artık. Yıllardır taşıdığı kaygıların yerini hafif bir umut almıştı. Belki sınavı mükemmel geçmeyecekti. Belki istediği bölüme hemen giremeyecekti. Ama o da bu yolculuğun bir parçasıydı ve kendi hikâyesini yazacaktı.

O akşam eve dönerken defteri çantasına koydu. Bir karar vermişti: Kendisi de bir mektup yazacaktı, gelecek nesillere.

Masanın başına geçti, yeni bir sayfa açtı: "Sevgili Gelecek Öğrenci,
Bugün çok şey öğrendim. Başarının notlarla ölçülemeyeceğini, en zor zamanlarda bile ayağa kalkmanın en büyük güç olduğunu fark ettim. Belki sistemler değişecek, belki sınavlar yeniden yazılacak. Ama sen değişen dünyaya ayak uydurabilecek kadar esnek, düşsen de kalkacak kadar güçlü olursan, her zaman kazanırsın.
Korkma.
Kendine güven.
Ve unutma: Hayat sınav sonuçlarından ibaret değil. Hayat, kendine verdiğin değerde gizli."

Mektubu bitirdiğinde içi tarifsiz bir rahatlıkla doldu. O gece belki yine ders çalıştı, yine planlar yaptı. Ama artık biliyordu: Hangi yolu seçerse seçsin, asıl mesele yolda kim olduğuydu.

Ve yarınlar, onu bekliyordu.

Etiket: , , ,

Sonsuzluğa Yolculuk

"Sonsuzluğa Yolculuk" (A Trip to Infinity), Netflix'te yer alan bir bilimsel belgesel filmidir. Bu filmde, ünlü matematikçiler, parçacık fizikçileri ve kozmologlar, sonsuzluk kavramını ve evren üzerindeki şaşırtıcı etkilerini derinlemesine inceliyor.

Yapımcılar, bilimsel kavramları dinamik görselleştirmeler ve animasyonlar aracılığıyla izleyicilere sunmak istemiştir. Seçilen yönetmenler, stüdyolar ve hareketli grafik tasarımcıları, her biri bir veya birden fazla sekansla katkıda bulunmuştur.

Sonuç, geleneksel çizgi animasyondan programlanmış görseller gibi çok çeşitli stilleri bir araya getiren büyüleyici bir film ortaya çıkmıştır.

Güzel grafiklerle işlenmiş büzel bir konu. bak izle
Etiket: , , ,

Belirsizliğin Işığında

Yapay zekaya çizdirilmiştir.

Derin, o sabah okula giderken içini tarif edemediği bir huzursuzluk kapladı. Gökyüzü griydi, rüzgâr hafif hafif esiyor, sokaktaki ağaçlar çıtırtılarla kıpırdıyordu. Son sınıfa geçmişti, ama kafasındaki sorular sonu gelmez bir nehir gibiydi: "Hangi bölümü seçmeliyim?", "Gerçekten ne istiyorum?", "Ya seçtiğim şey yanlışsa?"

Okul koridorunda yürürken öğretmeni Can Bey'le karşılaştı. Can Bey her zaman gülümserdi, ama bugün Derin'in yüzündeki karmaşayı fark etmiş olmalıydı.

"Derin, bir şeyler kafanı mı kurcalıyor?" diye sordu hafifçe eğilerek.

Derin başını salladı. "Bilmiyorum hocam," dedi. "Sanki hiçbir şeyi tam olarak bilmiyormuşum gibi."

Can Bey gülümsedi. "Sana bir şey göstereceğim," dedi ve onu okulun en üst katındaki küçük terasa çıkardı.

Orada, kentin binalarının arasından geniş bir gökyüzü görünüyordu. Gri bulutlar ağır ağır kayıyor, yer yer güneş ışıkları sızıyordu.

"Bak," dedi öğretmeni. "Gökyüzü bazen böyle karışık görünür. Ama bu karışıklık, orada bir düzen olmadığını göstermez. Sadece bizim henüz anlayamadığımız bir düzen var."

Derin başını kaldırıp bulutlara baktı. Sözler bir şekilde içini rahatlattı ama soruları da bitirmedi.

"Ya yanlış yaparsam hocam? Ya seçtiğim şey beni mutlu etmezse?"

Can Bey cebinden küçük bir not defteri çıkardı. Defterin bir sayfasına şöyle yazdı:
"Yanlış yapmak, öğrenmenin başka bir yoludur."

Sonra ekledi: "Hayat bir deneyler bütünü, Derin. Bir şeyi sevip sevmediğini bilebilmen için önce denemen gerek. Her adım, ister doğru ister yanlış olsun, seni biraz daha sen yapar."

O gün Derin, okul çıkışı kütüphaneye gitti. Karşısına çıkan rastgele bir kitap aldı: "Bilinmeyen Evrenler: Kaosun İçindeki Düzen." Kitabı açtı ve bir cümle gözlerine çarptı:
"Belirsizlik, yalnızca korkulacak bir şey değil, keşfedilecek bir alandır."

Bir anda kalbinin derinliklerinde bir kıvılcım yandı. Belki de mesele, her şeyi hemen bilmek değildi. Belki de mesele, bilmemeye rağmen ilerlemekti.

O akşam Derin, odasının duvarına bir kâğıt astı. Üzerine kendi kendine yazdığı cümleyi büyük harflerle yazdı:
"Gökyüzüne bakmayı unutma."

Çünkü gökyüzü, tıpkı hayat gibi, bazen gri ve karışıktı. Ama içinde sayısız ihtimali saklıyordu. Ve her yeni adım, ister doğru ister yanlış olsun, ona kendi yıldızlarını keşfetme şansı veriyordu.
Etiket: , , ,

Bilgi

Kendi kanınıza batırdığınız kalem parşömenin üstünde gıcırdayarak ilerliyor. Şeytanla bir anlaşma imzalamış bulunuyorsunuz. O sizi ölünceye dek çok zengin bir insan olarak yaşatacak ama karşılığında ölümünüzden sonra ruhunuza sahip olacak. Şeytan verdiği sözü yerine getirmek için ne yapmayı düşünüyor dersiniz? Belki size toprağın altındaki büyük bir definenin yerini gösterecek - ama bunun modası geçti - belki yaşadığınız sürece size at yarışlarının sonuçlarını önceden vererek böylelikle zengin olmanızı sağlayacak, ya da eğer çok daha fazlasını istiyorsanız sizi borsa milyarderi yapacak. Kısacası, ruhunuzun karşılığında şeytanın size vereceği şey - ister bir definenin yeri, ister yarışları kazanacak atların adları, isterse borsa değerlerine ilişkin listeler olsun - bilgidir ve siz bu bilgi sayesinde zengin, sevilen ve sayılan bir insan olacaksınız.

David Ruelle - Raslantı ve Kaos
Etiket: , , ,

Emek ve Erdem

İnsanın iyi bir yaşam sürebilmesi için içten gelen bir ahlaka ve ulaşılmaz olsa da yol gösteren bir ideale ihtiyacı vardır.
İnsanın diğer insanlara acı vermeden yaşayabilmesi için bir ideali olmalı; manevi ve ahlaki bir ideali. İyi ahlak insanın içindedir. Toplumsal ahlak değerleri ise bize dışarıdan öğretilendir. İnsanların içinde iyi ahlakın olmadığı yerde toplumsal ahlak değerleri çürümeye, iflas etmeye ve yok olmaya yüz tutar. İyi ahlakın olduğu yerde ise dış yaptırıma hiç gerek yoktur. İdeal ulaşılmaz olandır ve bunun anlaşılması insan aklının mükemmelliğinin bir göstergesidir. İdeali elle tutulabilir, ulaşılabilir bir şey olarak tasavvur etmek, sağduyuyu zedeler ve delilikte son bulur. İnsan parça parça olmuş bir yaratıktır - ortak bir nedenin yeniden bütünleşmesinin ilkesini oluşturabileceğine inananlar çıkabilirse de bu tamamıyla yanlış bir düşüncedir.

50 yıldan fazladır insanlar çalıp çırpıp ikiyüzlülük yapıyorlar, yani kendi "hedeflerinin ne olduğu konusunda hemfikirler ancak bu onların gerçek bir birlik oluşturdukları anlamına gelmiyor. İnsanlar arasında birlik ancak "dava” etik bir ilkeye dayanırsa sağlanabilir. Bu nedenle emek asla yüce bir değer olamaz. Bu teknik ilerlemeyi doğurur. Emek kahramanca bir şey olup ahlaki bir kategori yerine geçtiğinde ilerleme de gerici bir şey olur ki bu da başlı başına absürt bir şey.

Lev Tolstoy, "İş gücünün erdem olduğunu iddia etmek, insanın erdem ve ahlakla beslendiğini söylemek kadar yanlıştır” der. Onun çizmelerini ayağına geçirip toprağı sürmesi için başka bir nedeni vardı: büyük bir dikkat ve yoğunlukla kendi etini, bedenini tanımak.

Andrey Tarkovski- Zaman Zaman İçinde
Etiket: , , , ,

Popüler Yayınlar