12/01/2007 - 01/01/2008

Açıklanmadı gitti...


Şu sınav sonucu bi açıklanmadı gitti. Cevap anahtarı çıkarsınlar diye erlere verdilerse yandık :) Aslında çok kolay bu iş beni sabahlara kadar ayakta boş boş beklettiler ha açıklandı ha açıklancak diye oysa beni erken alsalar 2 gün askere ben çoktaaaann girmiştim bütün sınav sonuçlarını. Herkes paşa paşa 11 de birliğinde olurdu. Şimdi açıklayacaklar pazartesi günü zaten bayram yaklaşıyor. Yakın yer çıksa otobüs bileti bulamazsın uzak yer çıksa uçak bileti bulamazsın yandık yani.Kara deniz çıksa bana ne kebap olur eniştemin yanında giderim paşalar gibi. İlla geç gidip dayak atacaklar bize ondan sonra askeri mahkemeye sonrada doğruca disko. Haydaaa oldumu şimdi :)

Oysa ne kolay sitedeki sayfada 317 yi 319, Ağustosuda Aralık yapacaklar bitti gitti bu kadar bu iş .. Bu da mehtap sıkıştırması olsa gerek. Askere almadan sinir küpü yaptılar beni :)

Aday numaram 35484 bakan olursa haber versin.

Öğretmen - Öğrenci Diyalogları


Din Dersi Esnasında

  • -Çocuklar, kıyamet cuma günü şafak vaktinde olacaktır.
    - Ama hocam nereye göre şafak vakti? Bizde şafak vaktiyken diğer tarafta gece oluyor..
    - Numaran kaçtı senin?
    - Ne oldu ki hocam?
    - Çok güzel soru sordun 5 vericem..Cevabını bende bilmiyorum.

  • Arapça bilenler el kaldırsın…(sadece 1 kişi el kaldırır…)
    - Afferim kızım Ayşeeee… Siz niye bilmiyonuz? Nasıl dua ediyonuzzz?
    - Hocam ben Türkçe dua ediyorum.
    - Olmaazzz! Arapça edicen! Türkçe kabul olmaaazzz!
    - Niye hocam, Allah Türkçe bilmiyo mu?
    - Haaşaaaa! Sümmee haaaaşaaaa!!!

  • - Çocuklarım eğer Dünya Güneşe 1 cm. yakın olsaydı her yer erir, eğer 1 cm uzak olsaydı her taraf donar ve yaşayamazdık…. Allah´ın olduğunu bundan anlayabiliriz.
    - Eee iyi de hocam Dünya Güneşe 18 ocakta yakınlaşır 21 Haziranda da uzaklaşır.. Hem de 1 cm değil yaklaşık 2 milyon kilometre… Eeee hiçbir şey olmuyor…
    - İşte bu da Allah ´ın bir mucizesidir evladım… Otur.. Laubali, ukala…

Cemil rezil ettin beni aleme


Satrançı bana öğreten arkadaşın adıdır Cemil. Lise yıllarında kendisi sınıfın usta satrançılarından biriydi. Güzel oyunlar çıkartırdık kendisiyle. Bazen dersin ortasında kaçamak satranç oynardık bazende bütün öğle tatilini ve etütlerimizi satranç oynayarak geçirirdik. Kendisine çakal diye hitap ederdik. satranç oynarken yapmadığı çakallık kalmazdı. Oyunu bana eksik öğreterek nice yılar sonra bir çakallığı daha çıktı ortaya :) Ulen Cemil ne adamsın yav. Cemile suç atmayalım şimdi eşşeklik bizde bide sen geçir kuralları gözden ne var yani...

Ne oldu Fatih neden bahsediyorsun diyeceksiniz. Şundan bahsediyorum. Önceki yazılarımdan birinde Battle Chees programıyla satranç oynadığımı ama oyunlardan birinde programın hile yaptığını savunuyordum. Öyle savunuyordum ki videosunu YouTuba ekleyerek programı rezil edeceğimi bile öne sürmüştüm. Ama nerden bileyim kendimi rezil edeceğimi. Hamle kurallar içerisinde varmışta biz bilmiyormuşuz. Programa 7.levela kadar 2 maç verdim sadece uyuzluk olsun diye hileye başvurduğunu düşünüyodum. Bilgisayar programıyla niye böyle monolog düşüncelere kapılıyosam artık :)..

Videoyu yayınlamadan önce hamlenin kurallar çerçevesinde olup olmadığını araştırdım ama araştırırken konu ile ilgili video bulma niyetinde olduğum için sonuç alamadım sanırım. Oysa ki kuralı açıklayan bigi Tübitak'tan geldi. Yani burnumuzun dibindeymiş.

Neyse işi bilen bir arkadaş yazmış olduğum yazıya yorum yazarak bizi aydınlatmış oldu. Kendisine çok teşekkürler. Arkadaşın aydınlatmasından sonra videoyu YouTubedan Türkiye'yi rezil etmemek adına kaldırıcam. Adalet bakanlığı hakkımda suç duyurusunda bulunursada kaderime razıyım. Gidip kendim mi teslim olsam yada. Aralık bir den itibaren izinli askerim beni discoya görürüler sonra :). Önceki yazıyı rezilliğimi ört bas etmemek için kaldırmıyorum. Bu bana bir ders olsun. Ama bir şeyler öğrendiğime de sevindim. Geç te olsa.

Google Docs öğrencinin can simidi


Eğitim bölümünde formasyon aldığımız yıllarda günümüzün çoğunu projemizi tamamlamak, ders sunumunu hazırlamakla geçirdiğimiz için bill amcanın ofis uygulamalarına çok işimiz düşüyordu. 17-mayis-k1haritaen-google-docs_1197001279546.pngTamamlayamadığımız sunumumuza okulda devam etmek istediğimizde ise fellik fellik ofis olan bir bilgisayar arıyorduk. Ama bulamıyorduk çünkü Marmara Üniversitesi'nde okuyorduk. Üniversitemiz her işimize kolaylık getirmediği gibi bu işimize de kolaylık getirmesini doğal olarak beklemiyorduk. Şu an 2. bil.lab açılmış onda da her hangi bir ofis uygulaması bulamadım. Kütüphane bilgisayarlarında ki OpenOffice'de kaldırılmış derken tam o sırada Google imdada yetişiyordu.

Google'ın Docs sitesinden bahsetmek istiyorum. Yeni bir sunum, excel veya word dosyası oluşturmak veya var olan bir dosyayı düzenlemek, yeniden tasarlamak istiyorsanız ve kullandığınız bilgisayarda herhangi bir ofis uygulamasının tozu bile yoksa Google Docs sizin için tam biçilmiş kaftan.

Hali hazırda bir Google kullanıcısı iseniz veya değilseniz üye olarak http://docs.google.com/ adresine giderek giriş yapabilirsiniz. Artık Google Docs sizin içinde hizmet vermeye başlamış demekti. Sonraki ulaşımlar için Google>Hesabım linki altında bulabilirsiniz.

Nasıl kullanıcaz peki?

Yeni bir döküman oluşturmak için New sekmesine tıklayın seçenekler açlacaktır.

  • Word dosyası oluşturmak için Document

  • Excel dosyası oluşturmak için SpreedShit

  • Powerpoint dosyası oluşturmak için Presentation


araçları işinizi görecektir.

Var olan bir dosyayı düzenlemek içinse dosyanızı siteye çekmeniz gerekiyor.

  • Upload sekmesine tıklayarak açılan sayfada browse butonu ile üzerinde işlem yapmak istediğiniz dosyayı bilgisayarınızdan bulun ve aç butonuna tıklayın.

  • Sonra site içerisindeki upload file butonuna tıklayın.

  • Yükleme tamamlanınca bir önceki sayfaya dosyanız yüklenmiş bir şekilde geri gönderileceksiniz.


İşleminiz bittiğinde uygulamayı kaydetmek için

  • File sekmesine tıklayın

  • Kayıt seçenekleri gözükecektir. Save linki ile dosyanızı aynı formatta kaydedebilirsiniz.

  • Veya diğer formatlara dönüştürerek kaydedebilirsiz.


İşin şu kısmından bahsetmesek olmaz. Çevrim içi bir uygulama olduğu için Office te yaptığınız herşeyi yapamaya bilirsiniz. Örnek: Sunumlarınıza geçiş efekleri eklemek veya süre belirlemek gibi vs... Yinede Google'ın bize sunduğu en yararlı araçlardan biri. Tepe tepe kullanın.

Evet eziyet başladı.


Sınav yerine geldik. 2517 sıra numarası aldık. Henüz 1100 lerden alım yapıyorlar. Asker arkadaş saat 2 gibi burda ol dedi. Etrafta vakit geçirecek hiç bir yer yok. Tuzla merkez geldik mecbur. İşte böyle haber yazarak vakit doldurmaya çalışıyoruz. Dördüncümüz yokki okey atalım. Vakit geçmiyorç. Anlaşılan akşam edicez burda...

Adres konusunu iyi araştıramamışım anlaşılan.  Derse geldiğim yere çok yakınmış. Haydarpaşadan trenle gelmek en mantıklı yol olurmuş. Zira tren istasyonundan sınav yeri daha yakınmış. Otobüsle gelenler biraz yürümek zorunda kalacaklar..

Bu gün sınav günü


Her zaman ki gibi uyku tutmadı ve yine ayaktayım. Askerlik günlerinin yaklaştığı şu günlerde gayet relaks bir şekilde bitirmem gereken tasarımlarla uğraşıyorum gecenin bu vakti. Malum askerde biraz para lazım asker harçlığı çıkartıyoruz :) Arkadaşların tavsiyesi ile sınava ikinci gün gidiyorum. Arkadaşlar erken gitmem konusunda uyardılar. Saat 5 te yola çıksam bile saat 7 de tuzlada olurum ve gittiğimde önümde muhtemelen yine bir kalabalıkla karşılaşıcam. Umarım bir günde biter bu sınav stresi :) Saat 4 gidicezde nereye gidicez. Bi araştıralım dedik. Benim gibi ilk kez gidecekler için adres araştırması yaptım.

Avrupa yakasından gidecekler için 500 ES ve 500 T halk otobüsleri ile eğitim okuluna gidebilirsiniz.

Gideceğimiz yere piyade eğitim komutanlığının resmi sitesindeki haritadan bir bakalım.

hrt2.gif


Bir de engin bilgiye sahip Google amca nasıl göstermiş ordan bakalım.

Daha Büyük Haritayı Görüntüle


Piyade okul komutanlıği ile ilgili arama sonucuna googledan ulaşmak için buraya tıklatın. Bu konuda resmi bir açıklama isterseniz sizi burdan alalım.

Kendine güvenmek nedir?


Her insanın kendisine güven ve güvensizlik duyduğu genel bir tutumu, yaşama bakışı vardır. Kendine güven, insanın kendisi hakkında olumlu ama gerçekçi tutumda olmasıdır. İnsanlar yaşamlarının bazı alanlarında (akademik çalışma, atletizm, vb.) kendilerine fazla güvenirken, diğer bazı alanlarda (bedensel görünüm, sosyal ilişkiler, vb.) fazla güven duymayabilirler. Kendine güven kişiye yaşamım denetimimde duygusu verir. Bu duygu yine de insanın her şeyi yapabileceği değil, beklentilerin gerçekçi tutulduğu anlamına gelir. Güvenli insanlar, bazı beklentileri gerçekleşmese bile, kendilerini kabul etmeyi ve olumlu düşünmeyi sürdürürler. Güvensiz kişilerin, kendilerine ilişkin duyguları başkalarına ve onlardan alacakları onaya bağlıdır. Başarılı değil başarısız olmayı bekler ve o korkuyla, risk almaktan kaçınırlar. Kendilerine düşük değer biçerler, kendilerine söylenen olumlu sözleri görmezden gelir ya da dikkate almazlar. Oysa, kendine güveni olan kişiler, kendi yeteneklerine güvendiklerinden, diğerlerinin onayına bağlı kalmazlar. Kendilerini kabul etme eğilimindedirler, bunun için istemedikleri şeyleri yapmak zorunda olduklarını düşünmez, haklarına başkalarının haklarına tecavüz etmeden sahip çıkarlar.


Kendine Güveni Olumsuz Etkileyen Varsayımlar

Dış etkilere karşı korunmak için insanlar bazı gerçekdışı düşünceler geliştirirler. Bunların bazıları yapıcı, bazıları ise yıkıcıdır. Kendine güveni olumsuz etkileyen bir kaç düşünce şekli ve onların gerçekçi seçenekleri şu şekilde sıralanabilir:

“Herkesin sevgisini ve onayını kazanmalıyım.”

Bu mükemmeliyetçi, ulaşılamaz bir hedeftir ve kişinin değerini tamamen başkalarının onayına bırakır, adeta başkalarına bağımlı gibi yaşamayı getirir. Oysa ki kişisel değer ve ölçütler geliştirmek daha olumludur.

“Tüm önemli alanlarda yetenekli, yeterli ve başarılı olmalıyım.”

Bu da mükemmeliyetçi, ulaşılamaz bir hedeftir ve kişisel değerimizi başarıyla ölçmeye dayanır. Oysa başarı doyurucu olabilse de sizi daha değerli kılmaz. Değerli olma, her insanın doğuştan sahip olduğu bir özelliktir.

“Bugünkü bütün duygu ve davranışlarımı geçmişim belirler.”

Güven duygusunun çocukluk döneminde dış etkilerden daha fazla zarar görebildiği doğrudur, ancak yaşınız ilerledikçe bu etkilerin neler olduğuna ilişkin bir bilinç ve bakış açısı kazanabilir ve yaşamınız üzerinde ne gibi etkilere izin vereceğinize siz karar verebilirsiniz. Geçmişteki olayların gölgesinde umutsuzca yaşamak zorunda değilsiniz.

Kendine Güvene Zarar Veren Düşünce Tarzları

Aşağıda örnekleri verilen bazı düşünme biçimleri insanın kendine olan güvenini sarsar ve olumsuz etkilere karşı savunmasız hale getirir:

Ya hep ya hiççilik. Kişi her şeyi tam ve mükemmel yapmayı bekler, bu nedenle ya tamamen ondan vazgeçer ya da sürekli kendisini kötü hisseder. Oysa ‘bir her şeyi tam olarak yapmak’ fikrinin kendisi ne kadar doğrudur? “Çok iyi yapamadığımda, tamamen başarısızım.”

Genellemek. Karamsar bir bakış açısıyla her köşe başında pusuya yatmış bir felaketle karşılaşmayı bekler. Bir şeyin sonucunu ve değerini tek bir davranış ya da göstergeye bağlar. “Biyoloji sınavında düşük aldım, asla tıbba giremeyeceğim.”

Etiketlemek. Etiketlemek, kişiyi tek bir davranışla ya da özellikle yargılamak anlamına gelen, suçluluk duygusu getiren, basit bir süreçtir. “Hep kaybediyorum, ama bu benim hatam.”

Olumsuza seçici dikkat. İyi olan hiçbirşey, kötüler kadar önemsenmezler. Önemsiz bir eleştiri, sıradan yapılmış bir yorum, olumsuz bir ayrıntı bütün gerçeği gölgeler. İltifatlar göz ardı edilir. “Bir turda beş satranç oyununu kazandım, ancak sonuncuyu kaybedince moralim çok bozuldu.” “Bu kıyafetimi mi beğendin? Oysa beni şişman gösteriyor.” Duyguların doğruluğunu sınamadan kabullenmek. Olumsuz bir duyguya insan başkalarının etkisinde kalarak kapılabilir ve bu gerçekleri yansıtmadığı halde öyleymiş gibi algılanır. “Kendimi çirkin buluyorum, böyle hissettiğime göre,demek ki öyleyim.”

“-meli, -malı” cümleleriyle düşünmek. “-meli, -malı” ile biten cümleler genelde mükemmeliyetçi özelliğe işaret eder ve kişilerin kendi istek ya da arzularından çok başkalarının beklentilerini yansıtır. Gerekliliklere takılır. “Üniversiteye gelen herkesin bir meslek planı olmalı. Benim olmadığına göre, bende bir sorun var.”

Kendine Güveni Geliştirmenin Yolları

Aşağıda olumsuz düşünme tarzlarından kaçınıp kendinize olan güveninizi artırmanın beli başlı yolları sıralanmıştır:

İyi yanlarınızı görün. Yapabildiklerinizi göz ardı etmeyin, yapamadıklarınızda da gösterdiğiniz emek ve çabayı takdir edin. İşe yapabildiklerinizle başlamak, kaçınılmaz olabilen sınırlarınızı kabulde size yardımcı olacaktır.

İçsel değerlendirme yapın. Kendinizi değerlendirdiğiniz kendi iç değer ve ölçütleriniz olsun, gelişmenizi onlarla kıyaslayın. Başkalarıyla olan rekabetin sonucuna ya da toplumun genel geçer beklentilerine bağımlı kalmayın. Başkaalrını da dinleyin ancak onların fikirlerini doğrudan kabul etmek yerine aklı seliminizle değerlendirmeyi öğrenin. Hiçbir konuda tek ve mutlak doğrular olmadığını sık sık kendinize hatırlatın. Başkalarının söylediklerinden çok kendi geliştirdiğiniz olumlu sesinize kulak verin

İçsel konuşmalarınız olsun. Kendi kendiyle içsel bir ses geliştirin ve onu kendinizi zararlı etkilere karşı korumada kullanın. Olumsuz düşüncelere kapılırken kendinize “dur” deyin ve daha mantıklı karşıt düşünceler, seçenekler geliştirin.

Risk alın. Yeni deneyimleri, kazanıp kaybedilecek sınavlar olarak değil, bir şeyler öğrenmek için birer fırsat olarak görün. Böylece zorlayıcı yaşantılarda kendinizi yıpratmak yerine geliştirebilirsiniz.

Doğan CÜCELOĞLU´ndan bir yazı


Doğan Cüceloğlu: Arkadaşlar, aranızda ölümcül hastalığı olan var mı?

Bir Katılımcı: Hocam Allah´a Şükür bildiğimiz kadarıyla yok.
Cüceloğlu: Ne güzel! Peki, bana, istisnasız tüm insanların, yani altı milyar insanın da başına geleceği garanti
bir şey söyler misiniz?
Cevap: (neredeyse otomatik olarak çıkar: ÖLÜM

Cüceloğlu: Gerçekten de ölüm tüm insanların başına geleceği kaçınılmaz olan tek şeydir.
Doğum da tüm insanların başına kesinlikle gelmiştir ama bundan sonra başa gelmesi kesin olan tek şey
ölümdür. Başka hiçbir şey insanların tümünün başına gelmeyecektir. Peki, madem öleceğimiz garanti, bu
benim ölümcül bir hastalığım olduğunu göstermez mi?
Katılımcılar: (Burada sessizce, başlarıyla onaylamaya başlarlar)

Cüceloğlu: Öleceğim belli ise , benim ölümcül bir hastalığım olduğuda açıktır...
Peki, ne zaman öleceğimizi biliyor muyuz?
Katılımcılar: Hayır

Cüceloğlu: Bu saniye içinde olma olasılığı var mı?
Bir Katılımcı: Evet var.

Cüceloğlu: Ya Yarın ?
Bir Katılımcı: Evet.
Cüceloğlu: Ya 30 yıl sonra?
Bir Katılımcı: Olabilir.

Cüceloğlu: Peki bunlardan hangisinin sizin başınıza geleceğini biliyor musunuz? Mesela bu akşam eve sağ
salim varacağınızı nereden biliyorsunuz?

(Sınıf sessizce dinlemeye devam eder. Çünkü; genellikle yaşama böyle bakmamışlardır.)

Cüceloğlu: Peki bir de tersini düşünelim, bu akşam eve döndüğünüzde, bu sabah evden çıkarken sağ salim
bıraktıklarınızı sağ bulma garantiniz nedir? , Var mıdır böyle bir garanti?
Bir Katılımcı: Yoktur Hocam.

Cüceloğlu: Peki nereden biliyoruz az sonra telefonun çalmayacağını ve evdekilerden birinin az önce
öldüğünün bize söylenmeyeceğini?

(Katılımcılar burada rahatsız olmaya başlarlar) ve Bir Katılımcı: Hocam konuyu değiştirsek?

Cüceloğlu: Ama en yalın ve açık gerçek üzerine konuşuyoruz, biraz daha devam edelim bence. Peki, acaba
bunu dün gece bilseydiniz, yani evde akşam birlikte olduğunuz kişilerden birinin yarın ölüm günü olduğunu
bilseydiniz,o zamanı aynı dün gece olduğu biçimde mi geçirirdiniz? Yoksa farklı şeyler mi yapardınız?

Bir Katılımcı: Kesinlikle çok farklı geçerdi Hocam.

Cüceloğlu: Şimdi sizden rica ediyorum, lütfen bir an arkanıza yaslanın,gözlerinizi kapatın ve bu sabah evden
çıkarken evde bıraktıklarınızdan birinin gerçekten öleceğini düşünün, dün akşamınızı nasıl geçirirdiniz? Aynı
iletişim mi olurdu? Onunla aynı konuları mı konuşurdunuz? Aynı konular,tartışma yada gerginlik yaratırmıydı
Yoksa önemsiz hale mi gelirdi? Bu sabah evden çıkarken, bu son görüşünüzde ona ne derdiniz? Onun
boynuna sarılmakta tereddüt eder miydiniz? Çok sıkı sarılmaya mı, aynaya mı vakit ayırırdınız? Ona,
yüreğinizin derininden gelen bir ´Seni gerçekten çok seviyorum´ demeye ne gerek var diye düşünürmüydünüz
Onun ölecek olması sizin ona duyduğunuz sevgiyi yoğunlaştırmaz mıydı?

(Burada bazı katılımcılar ağlıyordur. Belli ki dün akşam yaptıklarından bir kısmının ne kadar anlamsız
olduğunu şimdi fark etmişlerdir)

Cüceloğlu: Şimdi gözlerinizi açabilirsiniz, acaba kaç tartışmamızı bu kadar gereksiz biçimlerde yapıyoruz,
kaçı gerçekten yaşamda karşımızdakinin varlığından daha önemli, hangilerinde ´Şimdi kalbini kırdım, ama
zaman içinde ben ondan özür dilemesini bilirim´ diye kendi kabuğumuza çekilip tartışmaları donduruyoruz.
Yarattığımız kırgınlıkları tamir etme olanağımız gerçekten var mı? Buna zamanımız gerçekten kaldı mı?